Mehmet Uçum, hazırlıkları süren hukuk reformundan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, AİHM’nin Selahattin Demirtaş kararından atanmış-seçilmiş tartışmasına kadar merak edilen birçok başlıkta Hürriyet’in sorularına şu yanıtları verdi:
REFORM GÜNDEMİNİN REFERANS BELGELERİ
- Cumhurbaşkanının işaret ettiği hukuk reformu çalışmalarında hangi aşamadayız?
Aktüel reform gündeminde iki somut belgemiz var. Biri Yargı Reformu Stratejisi Belgesi. Bu belgede birçok hedef var. 2021 yasama yılı içinde buradan kaynaklı kanun teklifleri gündeme gelecektir. Bir diğer önemli belge İnsan Hakları Eylem Planı. İnsan Hakları Eylem Planı bizim aktüel reform gündemimizin diğer referans belgelerinden biri. Bu plan şu anda Adalet Bakanlığımız bünyesinde çalışılıyor. Eylem planı ülkemizin günümüzdeki ihtiyaçlarına ve küresel seviyedeki gelişmelere uygun hak ve özgürlük anlayışı üzerine bina ediliyor. Reformun bir boyutu da bu belgeye dayalı atılacak adımlarla hayata geçirilecek. Elbette bu belgeye bağlı bir dizi kanun teklifi de gündeme gelebilir. Aktüel reform gündemimizde bu iki referans belgenin yanı sıra olağan reform gündemi de devam ediyor. Siyasi partiler hukukunda, seçim hukukunda, yerel yönetimler hukukunda ve hukukun başka alanlarında çalışmaların sonuçları da söz konusu olabilir.
PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ SÖYLEMİ ALDATMACA
- Muhalefetin gündeme getirdiği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz? Türkiye yeniden Parlamenter Sistem’e geçebilir mi?
Türkiye’de şu anda güçlendirilmiş parlamenter sistem tezinin öne çıkarılmasının temel sebebi Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında daha geniş bir koalisyon oluşturma çabasıdır. Yani pozitif değil negatif bir siyasettir, daha iyi bir yönetim arayışı sebebiyle bu tez savunulmuyor. Belirli çevreler ülkeyi esas almayan ve tasfiyecilik mantığı üzerine kurulu dar bir siyasi ajanda üzerinden bir koalisyon oluşturma çabası içindeler. Parlamenter sisteme dönüş de bu çabanın samimi olmayan bir enstrümanı olarak kullanılıyor.
- Cumhur ittifakı olmasa Genişletilmiş Parlamenter Sistem arayışı olmayacağını mı ifade ediyorsunuz?
Eğer bu tezi savunanların destekledikleri aday cumhurbaşkanı seçilirse bunlar Parlamenter Sisteme dönmek yerine Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini işletmek üzerine çalışırlar. Onu devam ettirirler. Çünkü bu sistemde hiçbir Cumhurbaşkanı seçmenin yarısından fazlasının desteğini halkın hükümeti seçme gücünü ortadan kaldıracağı iddiasıyla alamaz. Bu nedenle Parlamenter Sistem savunucuları açık ve dürüst bir yaklaşım içinde değiller. İleri sürdükleri teze ilişkin somut bir programlarının olmayışı ve Parlamenter Sisteme nasıl döneceklerini açıklamamaları bunu gösteriyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye’nin kuruluşundan beri ihtiyaç duyduğu bir sistemdi. Halkın iradesiyle devreye girdi. Türkiye’nin güçlü yürütme ihtiyacını karşıladı. Bu sistemden geriye dönüş yani yürütmeyi parçalı hale getirip iktidarı dar siyasi çıkar odakları arasında paylaşma hesaplı bir geriye gidiş, halkın iradesiyle asla mümkün olmaz. Çünkü olağan demokratik koşullarda tarih boyunca halk elde ettiği kazanımlardan kendi isteğiyle asla vazgeçmemiştir. Bu sistemden de vazgeçmez. Aksini iddia eden varsa halkın önüne çıkıp dürüstçe ve açıkça halkın doğrudan hükümeti seçme gücünü geri alacaklarını ve bu yolla parlamenter sisteme döneceklerini söylesinler. Sonuçlarını da hep beraber görelim.
KARŞI ÇIKMAK DEMOKRASİ KARŞITLIĞIDIR
- Muhalefetin “siz atanmışsınız seçilmiş Meclis’te konuşmazsınız” şeklindeki çıkışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eleştirilerde ‘siz atanmışsınız, Meclis’te konuşamazsınız’ veya ‘açıklama yapamazsınız’ deniliyor. Bunun ileri sürülmesinin asıl sebebi reform çizgisinde çok önemli bir dönüşümün sindirilememiş olmasıdır. O da yeni sistemin bürokratik vesayeti ortadan kaldırması, siyasi bürokrasi kültürüne son vermesidir. Bir Cumhurbaşkanı yürütme görevine seçilince bir siyasi programla gelir. Bu program hükümet programı olur. Cumhurbaşkanı siyasi programına uyan, bu programı uygulayacak kişileri bakan, başkan yapar. Demokratik siyasetin doğası her seçilmiş iradenin programına uyacak kendi ekibiyle çalışmasını gerektir. Cumhurbaşkanının ekibi onun programının uygulanması ve takibiyle görevli siyasi yardımcılarıdır. Hangi Cumhurbaşkanı kendi siyasi hedefleriyle farklı olan kişilerle çalışmak ister? Hangi siyasi irade kendine muhalif olan kişilerle çalışmıştır? Cumhurbaşkanının bakanlarının, başkanlarının hükümet programına bağlı kişilerden olması, bunların görevleri gereği çeşitli mecralarda Cumhurbaşkanı adına konuşması, demokratik kamuoyunu bilgilendirmesi, gerektiğinde siyasi ve fikri münakaşalara girmesi, eleştirileri yanıtlaması ve eleştiri yapması seçilmiş demokratik iradeye bağlılığın bir sonucudur. Bunun aksini istemek atanmışlara bir egemenlik alanı açma çabasıdır. Atanmışları demokratik iradeyi sınırlamaya çağırmaktır. Yani eski dönemdeki gibi bürokrasi üzerinden bir vesayet üretme talebidir. Bunun da demokrasiyle bağdaşan bir yanı yoktur.